26 Aralık 2016 Pazartesi

Büyüklere Masallar






İçindeki çocuğa masallar oku..
İyiler hep kazanır,de. Kötülerden hiç bahsetme ona bırak bilmesin. Bütün masallar mutlu biter; bak küçük kara balık okyanusuna kavuştu, de 🐳İnsanları, hayvanları, çicekleri neden sevmesi gerektiğini hatırlat ona..Evvel zaman içinde güzel mi güzel bir kız yaşarmış o güzel kız senmişsin, de..Dileklerinin olması için gökten 3 elma düşmesini beklemesin ayağa kalksın ve tüm gücüyle çabalasın; daha önce başardıklarını hatırlat ona gene yapabilirsin, de.. Kendine masallar anlat; tüm çocukların mutlu sonla biten masallara ihtiyacı vardır ama büyüklerin biraz daha fazla.☂️

14 Aralık 2016 Çarşamba

Bir Münevver; Cemil Meriç

Pers imparatoru Kambis, Mısır seferine çıkarken zaferinden emindi.
Çünkü bütün kâhinleri ittifak halindeydi.
Zühre yıldızı demişlerdi hep bir ağızdan; imparatorun burcuna girdi.
Mısır’ın fethi yakındı.Öyle de oldu. Kırk gün kırk gece savaş sürdü, ve Mısır düştü.
Ama önceden müjdelenmiş bu fetih acımasız imparatora kâfi gelmedi.
Bir otağ kurdurdu ve mağlup Mısır kralını huzuruna çağırttı.
Amacı belliydi: Mağlup kralı daha da aşağılamak.
Mısır generalleri otağın önünden geçti önce, ardından da Mısır ordusunun sefil askerleri.
Hangi Kral bu utanç verici manzara karşısında aşağılanmanın ezikliğini duymaz ki?
Oysa Mısır kralı gözünü kırpmamıştı, öylesine gururluydu, öylesine soğukkanlı.
Perişan bir halde önünden geçen ordu sanki kendi ordusu değilmiş gibi.
Sonra Kral’ın sevgili kızı Mısır Prensesi geçti otağın önünden beş paralık bir cariye kılığında. Pers ordusunun çirkin bir aşçı yamağı saçlarından tutup sürükledi prensesi. Bunu gören Mısır ahalisinin acı çığlığı yeri göğü inletti. Hangi yürek o güzeller güzeli prensesi böyle bir düşmüşlük içinde görmeye katlanabilir? Fakat Mısır Kralı’nın kılı dahi kıpırdamamıştı. Bir aşçı yamağının cariyesi olan kız sanki kendi kızı değilmiş gibiydi.
Az sonra kralın biricik oğlu veliaht prens geçti otağın önünden... Kolları bağlı, ayakları prangalı, iki yanında dağ gibi birer Pers askeri darağacına doğru sürüklediler veliaht prensi ve hemen oracıkta idam ettiler. Fakat Kral kılını bile kıpırdatmadı. Az önce idam edilen oğul sanki kendi oğlu değilmiş gibi.
Sonunda hizmetçisi geçti otağın önünden. Mısır Kralı yerden yere attı kendisini.Hizmetçisini zincire vurulmuş görünce acımasızca yumruklar göğsünü, dövündükçe dövündü, iki gözü iki çeşme.Pers İmparatoru hem memnundu bu manzaradan hem de hayretler içindeydi. Ordusunu, kızını, oğlunu, ülkesini, her şeyini kaybetmiş bir Kral soğukkanlılığını korudu da; maiyetinde en değersiz kişinin, hizmetçisinin perişanlığını görünce böylesine yıkıldı.
Neden? 
Çünkü insan en değersiz şeyini kaybedince her şeyi kaybettiğini anlar..

“Toprak kaybetmek,toprağını kaybetmek.Hangi Türk aydınına ‘biz neyi kaybettik?’ diye sorarsanız ‘topraklarımızı kaybettik’  cevabını alırsınız..Ama aynı soruya Cemil Meriç’in vereceği cevap ise şudur:Türkiye ruhunu kaybetti…Toprak mı? En değersiz şeyimizdir belki de! Belki de en değersiz şeyimizi kaybettiğimizde her şeyi kaybettiğimizi anladık!”

12 Aralık 2016 Pazartesi Günü; doğumunun 100.yılında Cemil Meriç belgeselinde dinledik bu anekdotu. Ve ardında Cemil Meriç'in hayatı anlatıldı izleyenlere.12 Aralık 1916'da Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde dünyaya geldi;ama  o aslında balkan savaşlarının ardından Dimetoka'dan göçmüş bir ailenin çocuğuydu. Toprak kaybetmek, her şeyini  kaybetmek ne demek en iyi bilenlerdendi.Fransız idaresindeki şehirde,Fransız eğitim sisteminde okudu.Düşman dünyadan kaçmak için kitaplara sığındı; okudu,okudu daha fazla okudu.Fransız karşıtı olduğu için okulu tamamlamasına izin verilmedi,liseyi bir yıl kadar Pertevniyal Lisesi'nde okudu.Geçim sıkıntısı çekince İskenderun'a döndü.1939'da Hatay'a bağımsızlık istediği içim idamla yargılandı,2 ay sonra beraat etti.Elazığ Lisesi'nde öğretmenlik yaptı.Öğretmen eşinin soğuktan iki çocuğunu kaybetmesi üzerine İstanbul'a dönüş yaptılar. 1945'te oğlu Mahmut Ali, 1946'da kızı Ümit dünyaya geldi.1946'da İstanbul Üniversitesinde okutman olarak göreve başladı.Emekli oluncaya kadar bu görevini sürdürdü.38 yaşında görme yetisi kaybetmesine karşın hayatının sonuna dek kitap okumuş bu okumalarında en büyük yardımcısı eşi ve çocukları olmuştur.



"Ormanı görmedin. Ağacı görmedin. Rüzgârın önüne savurduğu birkaç kuru yaprağı insan zekasının bütünü sanıyorsun."
" Vatanlarını yɑşɑnmɑz bulɑnlɑr, vɑtɑnlɑrını yɑşɑnmɑz’lɑştırɑnlɑrdır. "
"Yemin ederim ki, dünyɑnın bütün toprɑklɑrı bir tek insɑnın kɑnını ɑkıtmɑyɑ değmez."
                                                                                                             
Yolumun Meriç ailesiyle kesişmesi; Ümit Meriç hanımefendinin mütevazi ruhuyla hemhal olmak beni fazlasıyla mesut etti. Bu yazı da sıcacık sarılmasına karşılık nacizane hediyem olsun. Bu vesileyle de herkesi bir Cemil Meriç kitabı okumaya davet ediyorum, şimdiden iyi okumalar ✋🏻

Prof .Dr. Ümit Meriç

2 Aralık 2016 Cuma

Peyami Safa/Fatih-Harbiye


"Eski başka, eskimiş başka nice eskiler vardır ki hiç eskimez."
Üstad seni seninle, cümlenle andım hadde sınır koyarak. Peyami Safa romanları da tıpkı bu sözündeki gibi eskimez defalarca zevkle okunur he defalarca okudun mu derseniz (demeyin öyle şeyler) okumadım.Ama okunur yani..Lisedeyken bir romanını okumuştum yolum yıllar sonra Fatih-Harbiye ile kesişti. Ortaöğretim basamağı için hazırlanan 100 temel eser içerisinde yazarın bu iki romanı da mevcut. Akıcı ve sayfa sayısı az olduğu için bir oturuşta bitirebileceğiniz bir roman. Eserde şark ile garp arasında kalan Neriman'ın kendi iç dünyasındaki çatışmalarına şahit oluyoruz.Peyami Safa'yı Peyami Safa yapan derin psikolojik tahliller yine karşımızda.Okurken olaylara Neriman,Şinasi, Macit'in bakış açısıyla bakabilme imkanı verir yazar bize.Neriman doğu kültürüyle büyümüş gönlünü garba kaptırmış bir genç kızdır. Bir taraftan batı ile özdeşleştirdiği Macit; bir tarafta yedi yıldır tanıdığı doğunun vücut bulmuş hali Şinasi..Bu iki adam, iki farklı yeri de temsil etmektedir.Fatih müslümanların yaşadığı yer olarak eski köşkleri, tasavvuf ve mütevaziliği içinde barındırır , Harbiye gayri müslimlerin oturduğu zevk,sefa ve eğlencenin olduğu bir yerdir.Kahramanımız Neriman, her fırsatta tranvaya binip Harbiye'ye gitmektedir. Bu gidiş aslında yaşadığın kültürden yani Fatih'ten kaçmaktır. Neriman'ın babası Faiz Bey, kızındaki bu değişikleri fark etmiş ama sessiz kalmayı yeğlemiştir. Neriman'ın garbın temsili Macit'i mi, şarkın resmi Şinasi'yi mi tercih ettiğini tabii ki söylemeyeceğim. Peki, siz olsanız hangisini tercih ederdiniz? -Sevgi neydi, yoksa sevgi emek miydi? Yeri gelmişken buradan Türkan Şoray'a sevgi ve selamlarımı yollayıp yazıma son veriyorum. Herkese şimdiden keyifli okumalar!
"Karanlık bu mahallelere erken basar." /Nam-ı Diğer Server Bedi

25 Kasım 2016 Cuma

Merhaba

Siz de benim gibi en son hangi kitabı okudun, yazarı kimdi, falanca filmi izledin mi, sonu nasıl bitiyordu diye sorulunca her şeyi unuttuğunuzu fark edip zurnanın zırt dediği yere geliyor musunuz? Unutmamanın yolunu yazmakta buldum bunun için bir blog açtım. Siz de paylaştıklarımla ilgili fikirlerinizi yazabilirsiniz blogum mir-i malıdır ; dahası sevgiler, saygılar.. 🤗🤗