18 Haziran 2018 Pazartesi

Rasim Özdenören
Yedi güzel adamın hikayecisi; ikiz kardeşinin abisi..Rasim Özdenören'in "Gül Yetiştiren Adam" kitabıyla karşınızdayım. İlk ve son romanı olması sebebiyle yazarın ismiyle birlikte anılacak kadar dillere pelesenk olmuştur. Kitap eskinin temsilcisi Gül Yetiştiren Adam, modernizm temsilcisi Sitare olmak üzere iki koldan ilerlemektedir. Bu anlamda Doğu-Batı karşılaştırması açısından bakacak olursak Tanzimat romanlarındaki konularla benzerlik göstermektedir. Eserde gül 🌹sembolik bir metafordur ve bize muhafazakar bir duruşu temsil etmektedir. Sitare ise Avrupai tarzda yaşamaya heves eden ve medeniyet krizi yaşayan genç bir kadındır. Yaşça kendinden çok büyük adamla evlenmiş bu sayede varlıklı bir hayata dahil olmuştur. Varlığını sadece maddeden ibaret sanan Sitare'nin hüsran ile biten hayatına karşı Gül Yetiştiren Adamın köklerine sıkıca bağlandığı bir hikayedir bu.

* Kitabı uzun uzadıya anlatmayacağım sağlam ve sakin kafayla okumanız tavsiyemdir , sayfa sayısı az olduğu için bir günde bitirebilirsiniz; son olarak çok sevdiğim Nurullah Genç'in kitap hakkındaki yorumuna değinecek olursam:  "Gül Yetiştiren Adam" ilk çıktığında 12 kere okudum; çünkü Özdenören adeta benim dedemi anlatıyordu demiştir..

*Gül Yetiştiren Adam ; Rasim Özdenören'in kalemine sağlık..
Herkese şimdiden keyifli  okumalar 👍🏻 
  

1 Mart 2017 Çarşamba

Kuşlar Yasına Gider; Hasan Ali Toptaş

"Demek seni gözünün içine baka baka aldattı ha, dedi bana dönerek yeniden; bir şey söyleyeyim mi, sana da zaten aldatılmak yakışırdı oğlum."

Hasan Ali Toptaş'ın cümleleriyle tanıştığım Kuşlar Yasına Gider bitince anladım ki okuduğum son kitabı olmayacak. Cümleleri yormadan bu kadar güzel sıralayan yazarın kitabını ; hadi bir de Hasan Ali Toptaş kitabı okuyayım diyerek almıştım ama çok beğenerek ve zevkle okudum. Zarif bir baba-oğul hikayesini anlatmış bizlere; buram buram Anadolu kokan. Köyüne  giderken geçtiği yollar, o geldi diye hoş geldine elinde tesbihle gelen dayısı; hepsi hepsi bizim hayatımızdan fırlamış da roman olmuş gibi. Bir adamın annesinin babasının gözünün içine bakarak yaşaması, kardeşinin acısını gözünden anlaması daha güzel anlatılamazdı. Minibüs sahibi babası, günün birinde minibüsünü satıp eve gelir. Tır şoförlüğü yaptığı sırada kaza yapar, bir ayağını kaybeder ve  protez bacak yaptırma süreci başlar . Aslında Ankara'da yaşayan oğlu,  özel arabasıyla köyüne gidip gelerek bu hastalık anında babasının yanında olur. Babası için sık sık şehirler arası yolculuk yapmak zorunda kalan kahramanımız, köyüne giderken hep aynı yerde,  bir at görür ve at kişneyerek bir süre onu takip eder. Başlarda ciddiye almadığı bu olay, eniştesinin oğlum dikkatli ol, o ecel atıdır demesiyle yüreğine bir korku düşürür. Köye her geldiğinde aynı atı, aynı yerde görmeye devam eder. Romanın sonunda gözyaşlarımı tutamadım; ecel atı geldi birini aldı.. Ben en iyisi kim olduğunu söylemeyim siz okuyun da öğrenin. Şimdilik ağzımda bir kaşık bal, gözümde bir damla yaşla yeni limanlara yelken almak niyetiyle Toptaş'a veda ettim.. Okumayanlara şiddetle tavsiye ediyorum, kitapla kalın 🙏🏻🙌🏻

28 Şubat 2017 Salı

Küçük Ağaç'ın Eğitimi

 'Bir şeyi yitirdiğin zaman yorulmak iyi gelir'


Küçük ağaç'ın eğitimi ; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere tavsiye edilen kitaplardan.. Yazarı ; Forrest Carter'ın kendi hayatını yazdığı otobiyografik kitap, bizlere insan kalmanın hikayesini anlatıyor. Çeroki Kızılderilisi Küçük Ağaç, annesi ve babasını art arda kaybedince büyükbaba ve büyükannesiyle yaşamaya başlar. Küçük Ağaç, bu sıcacık ailede iyi olmanın ve iyi kalmanın mücadelesini öğrenir. Büyükannesi ona haftada iki gün kütüphaneden aldıkları kitapları okur; dedesi ise ona doğanın dilini anlatır. Ölümün bir son olmadığını ve günün birinde tüm ruhlarının kavuşacağından bahseder. Kendi kararlarının sonuçlarına katlanma erdemini tatması için hata yapmasına izin verir ve engelleseydim asla doğrusunu öğrenemeyecektin, der. Kitapta Beyaz Adam olarak bahsedilen amerikalılar'ın, Çeroki kültürünü nasıl yok etmeye çalıştığını, onları yerlerinden ve yurtlarından gitmeye zorladığı anlatılır. Küçük ağacı, büyükanne ve büyükbabasından koparılıp bir amerikan okuluna götürülür. Burada işkenceler görür, boynunda sopalar kırılır. Ama o her gece gökyüzüne bakıp dua eder ve yeniden evine döneceği günlerin hayaliyle o işkence ortamında sağlıklı kalır.. Kitabı okumanızı ve  ardından vakit kaybetmeden filmini de izlemesini tavsiye ederim.. Şimdiden keyifli okumalar, kitapla kalın. 



20 Şubat 2017 Pazartesi

Beyaz Geceler; Dostoyevski

Dünyaca tanınmış Rus yazar Dostoyevski , Beyaz Geceleri  27  yaşında yazmış; kitap 1848'de yayımlanmış. Kitapta bir adamın 4 günlük aşk hikayesi anlatılır. Bir kahraman için fazla karamsar ve içine kapanık olan bu delikanlıya bundan sonra hayalperest diyeceğim; hayalperest Petersburg sokaklarında dolaşırken Nastenka adında bir genç kızla tanışır. Nastenka, bir yıl önce iş için Moskova'ya giden ve gelince evlenme vaadinde bulunan genç kiracısına aşıktır. Hayalperest, Nastenka'ya ilk görüşte aşık olmuştur ama onu kaybetmemek için bu hislerini gizlemiştir. Genç kızla iyi arkadaş olurlar ve bırakıp giden kiracısına mektup yazması için onu yüreklendirir. Beklemekten usanan Nastenka ise kiracısının onu kandırdığını ve ona değer verdiği için hayalperesti sevdiğini söyler. Bu cevaba çok sevinen hayalperest bütün gece evlilik hayaliyle Petersburg sokaklarında gezer. Ertesi gün Nastenka ile dolaşırken uzaktan bir adam gelir ve evet bu O'dur, sevdiği adam ile Nastenka şimdi karşı karşıyadır. Sizce Nastenka kimi seçmiştir ? Gitmiş midir; kalmış mıdır ? Sonrasını öğrenmek isteyenleri Beyaz Geceleri okumaya davet ediyorum. Kısa sürede bitireceğiniz; başladı mı elinizden bırakamayacağız türden bir kitap.. Şimdiden iyi okumalar ❤

14 Şubat 2017 Salı

Kürt Mantolu Madonna ; Sabahattin Ali

Sabahattin Ali ;bu romanını hapishanede ve kolu kırık halde yazmış; canı acıdıkça elini sıcak suya sokup yazmaya devam ediyormuş. Yayınlandığı tarihte (1942) kadri kıymeti bilinmemiş, günümüz de ise bir hayli meşhur olmuş bir kitap. Kitap okumayı sevmeyen dostlarınız varsa onlara Kürk Mantolu Madonna' yı tavsiye edebilirsiniz. Akıcı üslubuyla okuyanları kendine hayran bırakıyor; hadi şunun altını çizeyim, şunun da derken kendinizi bütün kitabı çizmiş bir şekilde bulabilirsiniz.. O yüzden acele etmeden yavaş yavaş; sindire sindire okumak en güzeli..
Raif Efendi naif, yalnız ve ruhundaki depremleri içinde yaşayan bir adam ;  Maria Puder insanlara olan inancını yitirmiş bir kadın. İkisinin arasında geçen yoğun duyguların anlatıldığı roman. Tekrar tekrar okuyup dizi repliği gibi cümlelerini ezberlemeli..


⧫“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.”

⧫"Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş."

⧫"Başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğumuzu zannetmektir ki, ne kendimiz bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur."

⧫"Hayatta hiçbir zaman kafamızdaki kadar harikulade şeyler olmayacağını henüz idrak etmemiştim."

⧫"Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?"

⧫Hiç de fena insanlar değillerdi. Yalnız boş, bomboş mahluklardı. Yaptıkları münasebetsizlikler hep buradan geliyordu.


Sahi ne diyordum... Ba-yıl-dım..!

Yusuf Atılgan; Aylak Adam

Bay C. ismi bile önemli olmayan sadece C. deyip geçirilen bir adam.. Yusuf Atılgan aslında bir adamın her şeye karşı çıkısını ve yabancılaşmasını anlatmış. Babasından kalma mirası yiyerek ve günlerini aylak aylak gezerek geçiren  Bay C. sürekli kim olduğu bilmediği bir kadını aramaktadır. Bulunca hayat amacını bulacağını,  aylaklığından kurtulacağını düşünür. Bir adam bir kızı görebilmek için günlerce aynı sinemanın önünde, aynı masada bekler mi? Aylaksa bekler. Kahramanımız C. kitapta sık sık iç dünyasına döner ve bilincinde olaylar düzensiz bir şekilde sıralanır. Okurken başta anlamakta zorlandım; ilk 65 sayfayı üç kere okudum. Kitap bittiğinde ise vayy be  muhteşem bir roman yazmış Yusuf Atılgan dedim ; bir daha okumak için kendisiyle sözleştim..
Yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu ?


 Herkesin kahraman olmak istediği çağda, bir anti-kahramanın  bilinçakışlarına, iç diyaloglarına şahit olmak isterseniz Aylak Adam tam size göre bir roman.. Şimdiden iyi okumalar..

10 Şubat 2017 Cuma

Nazan Bekiroğlu'Nun Masalları..

İçinden şiirsiz geçilemeyecek kadar derin gözleri vardı..
Yoksa siz hala  Nazan Bekiroğlu kitabı okumadınız mı? O halde kendinize bu ay bitmeden bir iyilik yapın.. Hangi kitabını alsam diye düşünmeyin nasıl olsa okuduğunuz son kitabı olmayacak.. Ben kelimelere edebiyatın edebini giydiren bu kadına bayılıyorum. Nun Masalları kitabını aslında aldığım gün bitirdim yazmak ise bugüne nasipmiş. Kitabımız 4 bölümden oluşuyor ve her bölümde 4 hikaye bulunuyor ama  ben ilk bölümdeki Hattat ve Padişah hikayesine bayıldım.. Bu hikayede beklentim çok yükselmiş olacak sonraki hikayelerde hep aynı tadı aradım.. Bir yazarın daha sonraki bölümlerde ne anlatacağı tahmin edilmeye başlandıysa artık o yazar okunmaz olur, sözünü unutmuşum sanırım ilerleyen sayfalarda önüme bambaşka hikayeler çıktı ve hikayenin başı başkaydı sonu başka bitti. Her yazardan, bir kitap fikriyle başladığım bu yolda Nun Masalları'nı da bitirerek okunanlar listeme ekledim.. Merak edenler için kitaptan birkaç sözle yazımı bitiyorum.. Herkese şimdiden iyi okumalar 💗

⇨Beni bir tek sen anlarsın, sen beni tam anlarsın. Hiç boşluk kalmadan..

⇨Vaat ettiği ülkeyi vermeyenlerden olma ki vaat edilen ülkesi verilmeyenlerden olmayasın!

⇨Ben sana padişahlar hazırladım. sen bana cariyeler sundun.. Yeter..



2 Şubat 2017 Perşembe

Simyacı

Yeryüzünde Her İnsanın Kendisini Bekleyen Bir Hazinesi Vardır
Bu ara okuduğum her kitap içinde sıcacık umutlar barındırıyor; okuyunca ruha iyi gelen cinsten. Hayallerin peşinden giden bir çobanı anlatır bizlere Simyacı. Herkesin  kişisel bir menkibesi olduğunu (yani yazgısı) ve rüyaların, işaretlerin bizi yazgımıza ulaştırmak için nasıl çabaladığını. Roman kahramanı Santigo bir gün rüya görür ve İspanya'dan Mısır'a doğru bu rüyanın sırını öğrenmek için yola koyulur. Bir yol hikayesi gibiydi ve okurken gözlerimde Bab-ı Aziz filmi canlandı. Kitabın ana mesajı ise; bir şeyi yürekten istersek o şeyin oluşması için bütün evrenin o hayalimizi gerçekleştirmek için bizimle birlikte hareket edeceğidir. Bazı kitapların mutlaka okunmuş olması gerektir ya hani işte bu da o kitaplardan. Haydi dahil edin siz de listenize..